14 Eylül 2016 Çarşamba

Saymak


Hepimiz sayariz. Hayatımızın büyük bir bölümünde zaman geçsin diye, kivam tutsun diye, şarkı yerine, laf olsun torba dolsun, çocuk dursun diye, küçük izahlar yerine geçsin kafada kavramlar olussun diye, yumurta rafadan olsun diye, cesmeden caydanlik dolsun diye beklerken zaman geçsin diye, zaman zaman 10'arli 10'arli bazen 100'erli.

İş saplandiklarimizla örülü bu küçük cehennem nerede başlıyor? Dostumuz olan, daha anasinifinda öğretilen rakamlar nereden sonra dusmanimiz oluveriyor? Cevap şu, keyiften değil mecburiyetten olup zaman geçsin diye zaman gecirten olan, 1 onluk eksik saydim diye uykudan eden, yorgunum diye her günki kaldırım taşına basmadan eve geldiginde kapıdan döndüren olduğu zaman. 

Psikoloji dunyasinda konular obsesyonlar olunca örnekler binlerden fazladır. 
Obsesyonlar, diğer adıyla takıntılar dışarıdan her ne kadar renkli, değişik, sempatik ya da basit görünse de yaşam enerjisinden çalar, ayarlarimizı bozar, bizleri tüketir. Dönem dönem yasanmakla birlikte başka patolojilerin birbirini beslemesi sonucu bir ömür de sürebilir. 
Rahatsız olunduğu ve başa cikilamadigi zaman bir danismana başvurmak en akillicasi ve yaşamsal kalite için tedavi sürecinde en yapıcı adımdır. 

Idealize edilen hayatın az stres ve gülen mutlu yüzler olduğu gelecek tasvirinde eğer kendinizi göremiyorsaniz, bunun geçici bir süreç ve küçük bir algı kapani olduğunu unutmayın. Zor zamanlar geçtikten sonra en uç olarak nitelendirilen özkıyım dusuncelerinin algısını dahi anlamlandirilamayan, saçma olarak nitelendirilen düşüncelere dönüşür, algının akıl almaz evrimi peyda olur; ve ardindan uzaktan bir pencereden bakiliyormus gibi gulumseyip geçilir. Zor zamanlarinizda kendinizden profesyonel yardımı esirgemeyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder